TARİHÇESİ
Eceabat, Çanakkale ilinin Trakya topraklarında yer alan iki ilçesinden biridir. İlçe, Trakya’ nın güneybatısında, Çanakkale Savaşları ile adını tarihe yazdırdığı mekanı olan Gelibolu yarımadasının ise güney ve güneybatı kısmında bulunmaktadır.
490 km2 yüzölçümüne sahip ilçe, yarımadayı çevreleyen denizi hemen ardından yükselen, en yükseği 300 metreyi biraz geçebilen ( Kocaçimen Tepesi -305 mt ) yumuşak tepeler, bu tepelerin arasında kendisine yer bulmaya çalışan dar düzlükler, bu düzlükler boyunca akan kısa ve zayıf çaylarla şekillenmiş bir coğrafyaya sahiptir.
Eceabat, Çanakkale boğazı gibi Asya ve Avrupa’ dan gelen karayollarını denizyolu ile bağlayan, stratejik önemi çok büyük bir su yolunun başında kurulmuştur. İlçenin doğusunda Çanakkale boğazının serin suları bulunurken, yarımadanın diğer kısımlarını ise Ege denizi ve bu denizin Trakya’ ya doğru uzanan bir parçası olan Saroz körfezi çevreler. Kara sınırı ise Çanakkale’ nin Gelibolu ilçesi iledir. Boğazın sularının ötesinde Çanakkale, Eceabat’ ın da karşısında yer alır.
İlçenin denizden yüksekliği 2 mt’ dir. Köyleri ile birlikte ilçenin nüfusu 2007 sayımı sonuçlarına göre 9900, merkez ilçe nüfusu ise 5500 kişi civarındadır.
Eceabat’ ın 12 köyü bulunmaktadır. Tarihi kayıtlarda eski yerleşim adlarıyla hala bilinirlik taşıyan bu köyler şunlardır : Alçıtepe ( Kitre ), Behramlı ( Büyük Behramlı ), Beşyol ( Tursun / Dursun ), Bigalı ( Çamyayla / Boğalı ), Büyükanafarta, Kilitbahir ( Kilit-ül-bahir ), Kocadere, Küçükanafarta, Kumköy, Seddülbahir, Yalova, Yolağzı ( Siğilli, Siğli, Saidli )
Eceabat karasal iklim ile Akdeniz ikliminin şekillendirdiği bir geçiş ikliminin etkisi altındadır. Milli Park içerisinde yapılan ağaçlandırma çalışmalarına rağmen orman varlığının çok olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu haliyle bozuk makilikler gözlemlenir.
İlçenin geçim kaynakları arasında tarım ve balıkçılık faaliyetleri belirgin bir yer tutar. Buna karşılık otlakların az oluşu, ilçenin Milli Park sınırları içinde yer alışı sebebiyle hayvancılık faaliyetleri ahır ve besi hayvancılığı olarak yapılabilmektedir.
Tarım faaliyetleri arasında Trakya’ nın genelinde ekimi yaygın olan buğday ve ayçiçeği başta yer alır. Bağcılık, zeytincilik, meyve yetiştiriciliği ve sebzecilik diğer tarım faaliyetleri arasında yer alırken, susam ve pamuk ekimi ise daha özellikli bir nitelik taşır.
Balıkçılık ise yörenin diğer önemli geçim kaynağıdır. Eceabat’ı çevreleyen zengin sularda en çok tutulan balık, Çanakkale balıkçılığıyla özdeş olan sardalyedir. Lüfer, palamut, levrek, kefal, istavrit gibi balıklar da balık halinde çokça yer bulur.
Sanayi tesisleri konusunda çok önemli bir varlığı olmayan Eceabat’ ta balıkçılık ve tarım ürünleri konusunda yan sanayi oluşturmuş küçük işletmeler, istihdama çok da katkısı olmayan tekstil ve hediyelik eşya üzerine zayıf tesisler bulunur.
Tarihi ve kültürel varlıkların en yoğun olduğu ilçelerin başında yer alan Eceabat, Çanakkale Savaşları’ nın da mekanı olup 1973 yılından bu yana Tarihi Milli Park statüsünde bulunmaktadır.
Öte yandan zengin su altı varlığı ve doğal batıkları ile son yıllarda dalış turizminin en gözde merkezlerinden biri olma potansiyeli bulunmaktadır.
Eceabat ve çevresi eski çağlardan beri yerleşimlere sahne olmuştur. M.Ö. 2000′ lerde Fenikeliler tarafından kurulduğu varsayılmaktadır. Troia ve Midilli’ li denizcilerin Eceabat kıyılarına kadar gelip zayıf kıyı kentleri ve limanlar oluşturdukları tarihi bulgulardan anlaşılmaktadır.
Bugünkü Eceabat’ ın antik dönemlerdeki ismi ise Maydos/Matidos/Madytos ‘ tur. Tam kuruluş tarihi bilinmese de, Heredot ve Helennikas tarihinde adı geçtiğine göre M.Ö. 5 yy’ dan önceki tarihlerde kurulmuş olması muhtemeldir.
İlçenin adı yörenin fethinde büyük yararlılık gösteren ve yarımadanın bu kısmına gazileriyle çıkan Ece Yakup Bey’ den gelmektedir. Onun ismine, “imar eden” manasındaki “abat” kelimesi eklenerek Eceabat’ a dönüşmüştür. Ayrıca Ece Yakup’ un gazileriyle fetih öncesinde kendine mesken edindiği Saroz yönüne bakan bir koya onun ismi verilmiştir. Ece Koyu…
Fatih Sultan Mehmet döneminde boğazların önemine binaen Kilitbahir kalesi inşa ettirildi. Diğer Osmanlı sultanları da çeşitli kaleler yaptırdı ve varolanların onarımlarını sağladı. Özellikle Sultan 2. Abdülhamit döneminde stratejik önemi sebebiyle Boğaz’ ın Rumeli yakası tabyalarla donatılır. Bu tabyaların birçoğu Çanakkale Savaşları sırasında büyük yararlılıklar göstermiştir.
1.Dünya Savaşı yılları ise tarihin Çanakkale’ de kırıldığı andır. 1915 yılında Çanakkale Savaşları’ nın yaşandığı mekan her ne kadar yarımadaya adını veren Gelibolu ile anılsa da, aslında en hararetli savaşların yaşandığı topraklar yarımadanın Eceabat ilçesi sınırlarındadır. Çanakkale Deniz ve Kara Savaşları neticesinde savaşın her iki tarafından 500 binin az üzerinde asker kaybedilmiştir. Cumhuriyet döneminde Çanakkale iline idari olarak bağlanan Eceabat, 1926 yılında belediye olur.
Ece Koyu ve Akbaş Limanı hattının batısında yer alan 33 bin hektarlık alan 1973 yılında çıkartılan bir kanunla Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı ilan edilir. Burası Çanakkale Savaşları’ nın en yoğun yaşandığı Eceabat topraklarını kapsar. 1994 yılında yarımada da yaşanan orman yangınları halkın vicdanında derin yaralar açınca, yeniden ele alınan Milli Park, ilaveten çıkartılan yasalarla tarihi yarımadanın içinde gezilebilen, yaşananlara tarafsız bir duyguyla bakılabilecek, köylerinde yaşayanların gündelik hayatlarını sosyo-ekonomik olarak sürdürmeye iman veren, aynı zamanda yerli ve yabancı turizm faaliyetlerinin gelişmesine olanak verecek bir “Barış Parkı”na çevrilmiştir.